Daraltım filtreli, kubaşık, sert ve damla sakızlı. Daralıyor dalgakıranlar, büyüyor fenerler ve rüzgarlar; varmak istediğim yer neresi ve kum tepelerinin dibi burası. Burası muğlak, eğik, uğrak hedeflerin kasîdesi; uçan sudan güvensiz ve belirsiz, akan kuştan daha yasak, gizaçmaz fetret dönemimin rubaisi.
Satranç oyununuz eksikse bile kavgasız olmamalısınız. Uğraş vermelisiniz ki yerçekiminiz bozkırda pişe pişe lokum kıvamına gelsin. Sıcak ışıklarda makale okuyan veya hiç değilse bütünlemeye kalmayabilen martılar seyir edebilsin. Maydunus da yemelisiniz.
Vuruncu düşmüş kıt gofretler yerken sargısız vücut sıcaklığımda teoremlerimi yaktım. Ben kimim? İsimsiz ve beceriksiz. Neyse… Muzaffer Şerif’ten beri dört saattir, başlama vuruşunu voleybol hakemi yapıyor. Türünün küsürünün düşündürücü uzunluğu, biriminin dolar olması ve kullanıldığı yerin çok sayıda insan hakkı aksatımına uğramış siyahî içermesi dolayısıyla para o kadar öncelikli ki Balkan basketbolunu çok küçümsüyorlar.
Sazlık alanlar kapatılıyor. Suyun altında neler var, ne kadar düşünce yaraları var bilemezsin. Başarısızlıktan bunalanlar oralara kafa boğmaya giderlerdi. Sazlıklar kapatıldığına göre boğulmak yine anca Arf halkalarıyla mümkün. Kendime gelebilecek miyim? Belki.
. . .
21.06.’18 23:58