Manevî ışıklarını temmuzun ortasından seçebiliyorum. Orta Doğu’nun yetersiz bir yansıması değil o yuvarlak yüzün. Sanırım beni yanlışlıkla takip ettin. Seni büyük bir melankoli yapardım; ne yazık ki sınavlarım mühim.
Esmerliğin, Altın Oran’a yakın bir kesrin çikolataya boyanmışı, ne var ne yoksa anlatılmışı, fırından çıkarılıp dinlendirilmişi. Sana yağmur ormanları gibi bakmak istiyordum, çisentiden fazlasını yağdıramadım; çisentinin serinletilmişi. İçsel mekanizmamın vidaları sıkıydı diyelim en iyisi. Yoksa sana at gibi âşık olmak harika olurdu; hırslandıkça beynimin fosfatlı cigabaytlarına yayılan gülümsemen… o zaman endorfin salgılanırdı. Çatıdan damlayan pekmez gibi bu teşekkür ediyorum araba dam çay dem çatıydı.
Manevî ışıklarını dondurma külâhlarında saklıyordum ve her yerden senin Orta Doğu’nun yansımasını izliyordum. Altın Oran’ın ispatında kavga çıktığından beri senin kelime dağarcığına giremedim ama umarım birinin vücuduna yansıyorsundur.
. . . 20.07.’18 01:21