Dört yarıçapta dört yarıçaplı süt… Bisikletin ayran zarını tamir etmişler. Kuracağın geleceğinde senin tarif edeceğin yeni bir lise kalmamış. Eski trigonometride sayıya benzemeyen beyaz peynir… Seni bilgisayar oyununa sızan acemi virüslere çevirmişler. Hangi asit seni yakar, kimi seversen tepkime tutmaz, kime şiir yazarsan ulaşım kartının bakiyesi tükenir? Üç beş türevde bitiveren sorular sormuşlar ama bunları öğretmemişler.
Çok paraşüte değen çok çaplı kuş... Kuş kırık. Yelkenler motor yağlı. Biraz durun. Aşırı tepkiler yapmayın. İnsanoğlu en mükemmel müfredatı henüz hazırlayamadı. Nüfusunun şerrinden ürken ev halkı, çocuğuna gerçekte ne istediğini henüz soramadı. Ya saatleri ayarlama enstitüsü komutanı ya da periyodik cetvelin sırrına erememiş basit bir sayısalcı yamağı. Elinin çarptığı her boşluğa “hayat” diyen ucuz melankoli savrumu; fakat güzel ambalajlanmış, öyle ki melankoli diye okulda sattığı havanın aslında mutluluk olduğunu okulun danışman hocası bile zor ayrımsıyor.
Kuralların seni boğduğu öğle yarısı, azot atomlarından bile terler sıyrılmıştı. Hocalara açıkladığın sırdan sekiz yıl önce. Ya her zaman bir sır, yıllar öncesine verilmiş bir tarih, bir gizem merakı… Sırsız rahat edemez misiniz? Sırsız sıkılır mısınız?
Bir defterin çizgili yargıevinde buzlu bir metal parça dinleyip kafa sallamıştın. Geleceğe demek böyle dönülüyormuş.
. . . 07.09.’18 00:22