Issızlığımı eskiden ses tozuyla yumuşatır, muz ruhuyla yıkardım. Geçen bahar buz ruhuyla yıkayıp soğuk bir renge soktum. Temmuz sıcağına dayanamadı; ağustosu ağır geçirdi, bir seneye değer oldu. Bence bu bir takvim işi, hastanelerim oldu fakat hiç penguenim olmadı. Kuşaklarca eskiden bana dair neler oldu? Hangi ağaca tırmandılar acaba, insanlar niye meyve oldu?
Tek kişiden ayrılıp kuşakları sorgularım. Otuz yaşında bir am olup içtenlikle kasılırım. Ereni içime çekerim ama evrenin fikrini de ben yaratırım.
Demin Ekşi’de okudum: “evren aslında bir maddenin atomu ve o madde de kendi evreninde bir atom, böyle sonsuza kadar giden bir paradoks.” Kendimden dışarıya baktığımda dehşet paradokslar görüyor ve mütevazi bir hüzün ile yatağıma giriyorum, başımı yastığımın başına koyup baştan başa mülahazalar ile âhenk oldu. Çünkü ben bir insanım ve sorular yaratırım.
. . .
26.08.’20 02.39