Bazı bahar gecelerinde pencerelerim açıktır. Ârızımda hissettiğim ılık rüyalardan görmek istersem tellere ay ışığı sıvarım. Böyle gecelerde, biten bir tükenmezi çöpe doğru düzgün atamadığım olur. Yüzünü görmek istediğimin yüzünü zihnime çivilediğim zaman gözüm yanar ve yüzümün terlediğini fark edince içimde tuhaf bir endişe duyarım, dengem şaşar. Endişenin hacmi hamsininki kadar ama kafamın içinde daha yeni fark edişler var ve fark ettikçe sıkılıyorum.
Sen de mi sıkıldın? Ben de sonuna kadar dinlediğim bazı şarkılardan sıkılmışımdır. Suyunu çıkarana kadar söylediğim şarkılar da olmuştur. Bazı bahar gecelerinde, dinlediğim bazı şarkılara ağlamışımdır; yaratılırken ben de göz yaşına müsait yaratıldım. Bir huşuya gelirsem, sokağa dökmek için gözümdeki yaşı, bazı bahar geceleri benim pencerem de açık kalmıştır.
Sabahı karşıladım gözümü sıkı yumarak. Ayağımın büyüdüğü kaldırımlara bakarak, zihnimi büyüten suyun yanına gittim. Bugün nasıl lodos vardı, dalgalar nasıl iriydi, suya nasıl giresim vardı. İskeleye çarpan dalga tüm bedenimi ıslattı. Yanımda yalnızdım. Ağzımı açtım, bağırdım. Bağırmamdan utandım, gömmek istedim başı suya. Deve başı gibi başı devekuşu gibi gömemiyor insan bu suya. İskelede tektim, etrafımda insan yoktu. Bize küçükken utanç vermişler, yalnızken de utanırız biz; dedim ya kimse yoktu, denize beyaz çizgiler çizildi ben utanınca.
Yaralı balıkların yarasıyla gelme bana. Bana, denizi olmayan yıldızlarla konuşma. Bazı bahar geceleri, yıldızları parlatmayı öğrenene kadar pencereyi bazen senin gibi ben de açık koyarım.
27.3.'14
01.12
Ankara