Uyuşur ve garipsenir, o kütüphanenin kokusunu solur, aylarca ayrı kalacaktır oradan yine. Bakır mitleri katırlara tekmelettim, topraktan canım vardı, şekli bozuldu ve sıkıldı. Uyumsuz nağmelerle tokmakanlar ve fesleğenler ektim; tamamı yanıtlanmamış gençlik, kâğıtlara bir şeyler yazdılar, ben de yazdım ama onlar benden daha iyiydiler. Metroda doygunca türkü çığıran adamın bireyselliği fazla kırılmayan yumurtalardan herhalde ya da dikenleşmemiş sahte meyvesel bıldırcınlara yorucu gelen yavru tüfeklere adanmış. Her bayat ekmeği panayırlarda da yemiyorlar, bazı ekmekler çöpe gidiyor. Hayır kızım, yanlış PIN kodu girdin gene.
Çevirisi hanlıklarda benim ne yapmak istediğimin, asıl metni toylarda görüşülecek, kıkırdağı daha zengin olamazdı herhalde devenin, bir aslan okuyup sihirbazlık gösterisi zannedecek. Dama oynarken yerleştiler okyanus kenarlarına bu yüzden. Börek yemeleri bile tuhaftı, gemi kaldıkça rıhtıma piranalar doldu. Gemi gidince piranalar da gitti. Gemi gelmezse piranalar da gelmez. Gelmesin o zaman gemi.
Doğum günüm değil ama uyuştum ve garipsendim. Bazı şeyleri niye bu yaşa gelmeden öğrenmedim? Karlı havada iyi ısıtan çayın değerine denk, genişliğimin hacmini artıran sıfır yedi kalem uçları ve aynı sıralar. Duvarlara dokunmak istemiyorum. El fenerlerimle betim benzim attı. Asla umutlu değilim.
. . .
25.01.’18 00:36