top of page

Ambarları Genişletmek (Ambar Meselesi)

Söz dağarcığımıza “ambar” dedim. Bu, İnsancıl Psikoloji’deki fenomenolojinin tam karşılığıdır. İnsanın kendisinin veya atalarının sözcüklenmiş algıları, sözcüklenmiş algılarıyla şekillenen otomatik veya denetimli düşünceleri, düşüncelerinden kaynaklanan davranışları; duyumsayabildiği somut ve soyut çevre kadardır. İşte sözcüklerini bu çevreyi genişletebilirse çoğaltır. Çevre çok genişlerse acun olur. Acun bazen Dünya’ya denk, bazen Dünya’dan daha geniştir. Sözcükleri az olan insanın evrenselliği, kalın bir aforizma kitabının son sayfasına kadardır; oysa sözcükleri çok olan insanın evrenselliği, acun kadar genişlediğinden, yakılmış kütüphanelere bile dokunabilir.


Olabildiğince çok düşünce kalıbını duygu boşalması yaşatmaya yetecek sayıda sözle anlatmak, edebiyat dediğimiz olgunun ta kendisidir. En yaygın düşünce kalıplarını anlatabilecek güçteki eserlere “klasik” denir. Dünya klasiklerinin büyük çoğunluğunu bir tek kıtadan seçmek mantıklı bir karardı çünkü en çok düşünce kalıbı o kıtada yazıya geçiriliyordu fakat çok da eksikti çünkü başka coğrafyaların yazıya geçirilmeyen bambaşka düşünce kalıplarını göz ardı etmeye devam edildi. O klasikler şimdi eskidiler ve o klasiklerin kıtalıları ile o kıtayı sahiplenmiş başka kıtalı kitleler onlarca yıldır yeni klasikler arıyorlar. Gezmecilikteki çabalarını ve albenilerini yazmacılıkta yenileyemeyen Türkler ortalıkta görünmediği için, onlar dinlerinin evi olan yakın coğrafyaların kadim tarihlerini doğru düzgün öğrenmek yerine yine en doğuya gitmeyi tercih ettiler. Yeni klasikler buldular, evet, ve daha fazlasını bularak geri dönmek için kıtayı tarıyorlar, aynı zamanda Dünya ekonomisindeki dengeleri de değiştiriyorlar. Onlar bunları yaparken Türkler yazmacılıktaki tek uluslararası ödülün aslında Türk Edebiyatı için verilmediğini sonunda kavradılar ve yazılarını yaymak için zaman kazanırken ekranda görünmeye başladılar. Türkler yabancı. Avrupa’daki, Kudüs’teki, Afrika’daki ve Uzak Doğu’daki dillere benzemeyen tuhaf dilde konuşan bu yabancıların sesleri ekranlarda çoğalıyor. Yedi kıtanın yedi milyardan fazla insanı, duydukları bu değişik dili öğrenip o dilde kitaplar okumak da isteyecekler. O yüzden Türkler bu değişik dili evrensel bir dil yapmak için, batılılaşmak veya doğululaşmak değil, evrenselleşmek zorundalar.


Öğrenilen bütün sözcükler kullanılmadığı için burada bir ayrım yapmak gerekiyor; sık kullandığımız söz dağarcığına “işler ambar”, nadiren kullandığımız veya sadece bildiğimiz daha büyük söz dağarcığına “bekler ambar” dedim.


Evrenselleşmenin uzun süreli etkisinin olması için, o ulusun insanlık tarihine kazandırdığı buluşlar veya yenileştirmeler, başka uluslardan aldıklarından az olmamak zorunda. Sanayide, tarımda, denizcilikte, havacılıkta, askeriyede, sporda, müzikte, sinemada ve edebiyatta özgün şeyler ürettikçe işler ambardaki yerli sözcükler yabancı sözlerden daha fazla olacaktır. Türkler bunu daha önce yaptı ve 21. yüzyılda da yapmak zorunda.


Evrenselleşmek için ilk adım yedi kıtadaki harflerin, gliflerin ve hecelerin ruhlarını bilmeye çalışmak. Edebiyat bunun için. Buna “ambarları genişletmek” dedim.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Sosyal Çevreyi ve Alt Kültürü Yaratmak

Eski Hintçe Satapatha-Brahmana’da şöyle bir efsane anlatılır((1)): Tanrı İndra’dan intikam almak isteyen ihtiyar bir büyücü, bir indraşátru (İndra’nın katili olan birini) ifade edip yaratmak ister. Fa

Türk Gramer Rüyası

1 “Gramer” kadim Avrupa felsefesini çağrıştırıyor ve biz kendimizi Avrupalı zannettiğimiz için doğal olarak büyüleniyoruz. “Gramer” dedikçe gotik mimarî eserlerinden sesler duyuyoruz. Çünkü hem Orta Ç

bottom of page